HAYAT İÇİNDE 'ÇÖP'(çevre anlayışımız)

1BukeT

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
21 Eylül 2006
1.453
28
Bilinçsiz tüketim alışkanlıklarımızı sürdürdüğümüz sürece gelecek kuşaklara 'çöpten bir dünya' mirası bırakacağız. Varolabilemeniz için ne kadar alana ihtiyacınız var?

Dünya Fonu'na göre bir şehrin yıllık ihtiyaçlarını karşılamak ve kişisel çöplerini gömebilmek için 2.3 hektar, yani yaklaşık üç futbol sahası büyüklüğünde bir alana ihtiyacı var. Ancak bu alan, şimdiden bir kişi için ayrılabilecek alandan yüzde 40 daha fazla. Yani bunun anlamı her yıl bir önceki yıla oranla bir hektar daha fazla alana ihtiyaç duyuyoruz. Eğer Avrupa'da yaşıyorsanız bu rakamları ikiye, Amerika'da iseniz 25'e veya Bangladeş'te ikamet ediyorsanız bunun üçte birine ihtiyacınız var.

Colors dergisinde yayımlanan bir araştırmada çevriye ne denli hor kullandığımıza ve günlük hayatımızı kolaylaştıran nesnelerin nelerden yapıldığına ve çevreye ne kadar zararlı olduğuna ilişkin veriler yer alıyor. İşte dergide yayımlanan arşıtramadan çarpıcı bölümler:


Güney Afrika, Sadece dört ülke nüfusu için yeterli yiyecek üretebiliyordu. Güney Afrika, Zambiya, Zimbabwe, Malawi... Bunun yanı sıra İngiltere'de yapılan bir araştırmada her yıl 350 milyon paund değerindeki süpermarket yiyeceği çöpe dökülüyor. Ancak bu yiyeceklerle 270 bin insanın doyurulabileceği belirtiliyor. Amerika Hükümeti'nin çalışmalarına göre, çöpe dökülen yiyeceğin 4 katı Amerika'da üretiliyor ancak tüketilmiyor. Çünkü bu yiyeceklerin çoğu nasıl ve ne için üretileceği konusunda düşünülürken çoktan ziyan edilmiş oluyor. 7 ton hububat, 23 milyon litre su, bir ton et üretmek için kullanılıyor. Bunun yanı sıra 230 bin litre su, bir ton tahılın yetiştirilmesi için harcanıyor. Ne yiyebiliriz? Çevreciler tavuk yemeyi öneriyor. Çünkü et üretmek demek çevreye büyük zarar veriyor. Ya da et yemeyi tümden bırakın. Eğer dünyada bir kişi et yemezse, 4 bin metrekareden daha fazla bir ormanlık alanın kurtulmasını sağlıyor.


AMPUL DEYİP GEÇMEYİN

Kullandığınız ampullerin çevre için ne gibi bir zararının olduğunu düşündünüz mü? Akkor ışık kullandığınızda elektrik enerjisinin sadece yüzde ikisi kullanılmış oluyor. Geri kalan enerji ise ısınmak için kullanılıyor. Florasan lambanın ise daha az enerji harcamak için kullanıldığı biliniyor. Ancak her iki aydınlatma aracının, çevreye ne kadar zararlı olduğu konusu biraz karanlıkta kalmış. Örneğin, bir ampul kırıldığında zehirli metalin çevreye zararı ölçülemiyor bile. Amerika'da ampuller kırılarak asfaltla karıştırılıyor ve kaldırımlar yapılıyor. Zimbabwe'de ise kırılan ampuller, metal bölümleri ayrılarak cam bölümü gazyağı ile doldurulduğunda tekrar ışık veriyor.

11 yaşındaki Shobha More, çöp tarlaları içinde cam parçaları yüzünden vücudunda kesik ve çiziklerin oluştuğunu söylüyor. More, Hindistan'da çöp toplayarak yaşamını ikame ettiriyor. Çöp yığınları içerisinde zaman zaman şırınga bulduğunu ve bunun plastik bölümünü sakladığını söylüyor. Hastane atıkları, çöp toplayıcıları için büyük risk oluşturuyor. Hastane atıkları birçok zararlı virüs ve gaz içerdiği için görünür bir tehlike teşkil ediyor.

PİL:ZEHİR

Çin'de her yıl 10 milyon pil atığı oluşuyor. Bunlardan bir çoğu ise çöp içerisinde. Amerika'da her yıl 3.5 milyon pil üretiliyor, bunlardan sadece yüzde 10'u şarj edilebilir özellikte. Kullanılmış pil, zehirli bir metal aynı zamanda. Yakıldığında zehirli gazların yayıldığı kullanılmış pil, içindeki gaz sızdığında ise yeraltı sularına karışıyor.



PLASTİK POŞET YASAĞI

Plastik poşetlerin daha ince yapılması tartışılıyor Güney Afrika'da. Hükümet Sözcüsü kalın poşetlerin çöp toplayıcıları tarafından toplanmadığını belirterek, "Naylon poşet kullanımını yasakladığımızda eğer yasağı delen biri olursa bin 460 dolar para cezası alacak ya da bir yıl hapis cezası" diyor. Çin'de naylon poşetleri atmak için 50 bin tane özel çöp kutusu bulunuyor.

Hindistan'da plastik poşet satılamıyor. Çünkü, birçok inek sokaklara atılan plastik poşetleri yiyerek çoktan telef olmuş. Plastik poşet üreticileri yasağın ülke ekonomileri için büyük zarar getireceğini belirtiyor ve 90 fabrikanın kapatılması halinde 15 bin kişinin işsiz kalacağı yönünde hükümetleri uyarıyor.

Dünya'da her yıl milyonlarca bilgisayar eskidiği için çöpe atılıyor. Sadece bilgisayar değil çöpe atılan, CD'ler ve disketler de eskidikleri için çöpe atılıyor. Ancak bunların çevre kirliliğine büyük bir katkısı bulunuyor. Örneğin disketler doğaya atıldığında asid yağmurlarına ve zehirli gaz üretilmesine yardımcı oluyor. Ancak Alman araştırmacılar bilgisayarların o kadar da kötü olmadığını belirtiyor. İnsanlar bilgisayarlar sayesinde evlerinde çalışabiliyor ve daha az çevre kirletiyor!

GERİ DÖNÜŞÜMÜ YOK

Bir araba düşünün. Yüzde 66'sı demir, alüminyum ve diğer metallerden; 60 farklı plastikten oluşuyor ve tüm plastiklerin toplamı 100 kg. Yani otomobil sektörü her yıl dünyadaki alüminyumun yüzde 8'ini, 40 milyon plastiğini, çeliğin yüzde 9'unu kullanıyor. Birçok maddenin kullanılarak yapıldığı otomobilleri toplamak ise bir hayli zor. Bir de tekerlekleri düşünürseniz. Her yıl 300 milyon tekerlek atılıyor ki, bunların geri dönüşümü yok, yakılamıyor da... Çevre içinçok büyük bir tehdit unsuru...
 
Ambalaj Kirliliği

Alışveriş yaparken nelere dikkat edersiniz? Kalitesi, ucuzluğu, dayanıklılığı, lezzeti, görüntüsü...?

Ya Alacağınız ürünün ya da ambalajının çevreye verebileceği zararın sizin için önemi nedir? Dünyayı önemseyen dillerden dökülen “çok önemli” sözünü bekliyor kulaklarımız.

Doğayla dost hammaddelerle yapılan üretim, geri dönüşümlü ambalaj kullanımı çevrenin korunması açısından büyük önem taşımaktadır. Çevre sorunlarının doğal yaşamı ve özellikle insan hayatını tehdit edici boyutlara ulaşması sorunlara çözüm bulmaya yönlendirmiştir bizi.

Halkın katılımı, üstleneceği rol, çevre duyarlılığı ve çevre bilinci gibi olgular bu sorunların çözümünde çok etkilidir. Sürekli daha çok kar anlayışına dayalı üretimin yanı sıra, bilinçsiz ve çılgınca tüketim, kaçınılmaz bir çevre yıkımına yol açıyor.

Tükettikten sonra geri kazanımın ötesinde, kullanmadan önce bilinçli olmak gerekmektedir. Daha alış veriş aşamasında geri dönüşümlü maddelere dikkat etmeliyiz.

Geri Dönüşümlü Maddeler:

PLASTİK: Genelde termoplastik esaslı polimerler tekrar tekrar kullanıma uygun malzemelerdir. Polietilen (PE), polipropilen (PP) ve Polietilentetraftalat (PET) rahatlıkla geri dönüştürülebilirken, polivinilklorür (PVC), poliüretan (PU), polisteren (PS), polikarbonat (PC) gibi plastiklerin geri dönüşümü yok denecek kadar azdır.

PE --- Çamaşır suyu, deterjan ve şampuan şişeleri, motoryağı şişeleri, çöp torbaları vs. Geri dönüşüm ile deterjan şişeleri, çöp kutuları ve benzeri ürünler üretilir. PVC --- Su ve sıvı deterjan, sağlık, kozmetik ve bazı kimyasal maddelerin ambalajlarında kullanılır. Geri dönüşüm ile yağ şişesi, blister paketler, masa, sandalye, koltuk, sentetik deri, kredi kartları, kapı, pencere, oluk, boru, lambiri, panjur, marley ve muşamba üretilir.

PS --- Yoğurt ve margarin kaplarında yoğun olarak kullanılır. Geri dönüşümü yok.

PP --- Deterjan ve margarin kaplarında kullanılır. Geri dönüşüm ile sentetik halı tabanı, çeşitli oyuncak ve kırtasiye malzemeleri üretilir.

PET --- Su, meşrubat ve yağ şişelerinde kullanılır. Geri dönüşüm ile elyaf ve dolgu malzemesi üretilir.

ALÜMİNYUM: Bu tür atıklar en değerli maddelerdir. Bir metal kutunun alüminyum olup, olmadığını mıknatıs yardımı ile anlayabilirsiniz. Mıknatıs alüminyum kutuya yapışmaz. Metallerin geri dönüşümü ile pencere çerçevesi, sprey kutusu gibi ürünler elde edilir.

CAM: Kullanılmış camdan tekrar cam üretimi yapılmaktadır. Cam ambalajı üretiminde atık cam kullanılması büyük enerji tasarrufu sağlamaktadır.

KAĞIT: Kitap, defter, gazete, dergi, karton, not kağıtları, zarflar ve benzeri maddeler geri dönüşümlüdür. Meşrubat ve içecek kartonları (süt, meyve suyu ambalajları) %80 kağıt, az oranda plastik ve alüminyumdan üretilmektedir. Geri dönüşüm ile kağıdın yanı sıra, masa, sandalye ve dolap gibi mobilyalar üretilir.

Çevreci bir alış veriş için öneriler;

 Markete, pazara giderken alış veriş çantanızı yanınıza alın. Evinizdeki fazla poşetleri pazarcılara vererek tekrar kullanımını sağlayabilirisiniz.

 Mümkün olduğunca geri dönüşümü olan ambalaj içindeki ürünleri tercih edin. Kullandığınız ürünlerin ambalajlarını geri dönüşüm kutularına atın.

 Eğer plastik malzemeden yapılmış bir ürün alacaksanız çevreye duyarlılığını kontrol edin.

 Aldığınız ürünün içeriğinde doğaya zararlı maddelerin olup, olmadığına dikkat edin. Örneğin toksik olmayan temizlik maddelerini tercih edin.

 Geri dönüşümlü ambalajların yanı sıra depozitolu ambalajları da kullanın.
 
Çevreci bir alışveriş için öneriler

Alışveriş yaparken nelere dikkat edersiniz? Kalitesi, ucuzluğu, dayanıklılığı, lezzeti, görüntüsü...?

Ya Alacağınız ürünün ya da ambalajının çevreye verebileceği zararın sizin için önemi nedir? Dünyayı önemseyen dillerden dökülen “çok önemli” sözünü bekliyor kulaklarımız.

Doğayla dost hammaddelerle yapılan üretim, geri dönüşümlü ambalaj kullanımı çevrenin korunması açısından büyük önem taşımaktadır. Çevre sorunlarının doğal yaşamı ve özellikle insan hayatını tehdit edici boyutlara ulaşması sorunlara çözüm bulmaya yönlendirmiştir bizi.

Halkın katılımı, üstleneceği rol, çevre duyarlılığı ve çevre bilinci gibi olgular bu sorunların çözümünde çok etkilidir. Sürekli daha çok kar anlayışına dayalı üretimin yanı sıra, bilinçsiz ve çılgınca tüketim, kaçınılmaz bir çevre yıkımına yol açıyor.

Tükettikten sonra geri kazanımın ötesinde, kullanmadan önce bilinçli olmak gerekmektedir. Daha alış veriş aşamasında geri dönüşümlü maddelere dikkat etmeliyiz.
 Markete, pazara giderken alış veriş çantanızı yanınıza alın. Evinizdeki fazla poşetleri pazarcılara vererek tekrar kullanımını sağlayabilirisiniz.

 Mümkün olduğunca geri dönüşümü olan ambalaj içindeki ürünleri tercih edin. Kullandığınız ürünlerin ambalajlarını geri dönüşüm kutularına atın.

 Eğer plastik malzemeden yapılmış bir ürün alacaksanız çevreye duyarlılığını kontrol edin.
 
Kirlilik ve Teknoloji

Çevreyle ilgili konularda insanlarımız, kendi ellerinde çözüm çarelerinin olmadığını, bu konuya ilişkin çalışmaların ancak yetkili birimlerce yapılabileceğini, ifade ediyorlar. Kısmen doğru sayılabilecek bu düşünceye, her birimiz bilinçlenerek cevap verebiliriz. Kısaca sorunlar ortaya çıktığında yapılması gerekenler gücümüzü ve paramızı aşıyor olabilir, ama sorun olmaktan ve sorun oluşturmaktan vazgeçtiğimizde, bunun ne denli önemli olduğunu anladığımızda ne çevre felaketlerini önlemek için nede felaket sonrası oluşan zararları gidermek için bu kadar büyük emek ve maliyete ihtiyacımız olacak. Bilinçli davranışlar ve çevreye duyarlı yaşam, hem bize hem çocuklarımıza yaşamak isteyeceğimiz güzellikte bir dünya sunacak.

Müjde, elimizle, arabalarımızla, gün be gün gelişen teknolojimizle artırdığımız Kirlilik bize geri dönüyor. Nasıl mı? Kirlilik insanları aptallaştırıyor!

Kirlilik ve diğer çevre sorunları milyonlarca insanın beyninde hasara yol açıyor.

Kurşun, PVC ve radyasyon beyinde hasar yaratıyor. Aynı sorun yiyeceklerimize bir şekilde bulaşan demir, iyot ve tarım ilaçları için de geçerli. Bilimadamları gerçek anlamda hangi maddelerin beyinde hasara yol açtığını belirleyemiyorlar, çünkü veri toplamanın güç olduğunu söylüyorlar.

Londra Üniversitesi Eğitim Enstitüsü sosyal bilimcilerinde Dr. Chris Williams bir eksikliğin bir diğerini doğurduğunu söylüyor. Örneğin çocuklardaki demir eksikliği vücuttaki kurşun fazlalığına yol açıyor.

Bilim adamlarının havadaki zehirli maddeler üzerinde yaptıkları araştırma sırasında buldukları en rahatsız edici olay da Çernobil reaktörü kazasının hemen ardından down sendromlu çocukların doğum oranlarındaki artıştı.

Özellikle patlamanın hemen ardından yağmurun yağdığı bölgelerde bu sayı hızla artış göstermiş. Almanya, İskandinavya ve İskoçya’nın bazı bölgelerinde Çernobil’den dokuz ay sonra sıradışı down sendromlu bebek doğumları meydana gelmiş.

Dr. Williams Rusya Bilimler Akademisi’nin de benzer bulgulara rastladığını tespit etmiş. Örneğin uranyum madeninin bulunduğu bir kasabada çocuklardaki zeka oranı yüzde 95 oranında geriliyor.

Çin ve Himalayalar arasındaki bölgede de ormanlar kesilince, toprak kaybıyla yok olan bazı mineraller aynı sonucu yaratıyor.

ÇOCUKLAR TEHLİKEDE

Aslında sorun yeni değil ancak giderek vahimleşiyor. Havadaki kurşun oranı çocukların beyinlerinin zarar görmesine yetiyor da artıyor bile.

Çözümü yine biz üreteceğiz, daha az arabanın trafiğe çıkmasını sağlayabiliriz, evet bunu yapabiliriz. Biraz daha fazla yürüyerek..... Enerji üretiminde yeni teknolojilerin kullanılmasını yüksek sesle isteyerek, hayatımıza giren her türlü zararlı metali bilerek ve bilinçli tüketiciler olarak zararımıza olan her şeyden uzak durmaya çalışarak, çocuklarımızın geleceğini koruyabiliriz.
 
Yaşam kaynağımız su

İnsan ve canlı yaşamı için hayati öneme sahip olan su kullanılabilir olması için tehlikeli kimyasallardan ve bakterilerden temizlenmiş olmalıdır. Ayrıca derelerden ırmaklardan ve göllerden alınarak yerleşim yerlerindeki insanların kullanımına sunulan su belirli standartlara uymak zorundadır. Aksi durumda kullanılması tehlikeli sonuçlar doğurabilmektedir. Günümüzde teknolojinin gelişmesi, nüfus artışı gibi etkenlerden dolayı su kaynakları olan dereler, göller ve yeraltı suları aşırı kirlenme ile yüz yüze kalmaktadır. Yerleşim yerlerinin (şehir, kasaba, vs.) ve fabrikaların atık suları derelere veya göllere bağlanmaktadır.

Atık sulardaki kimyasal maddeler ve organik bileşikler suda çözünmüş olan oksijenin miktarının azalmasına sebep olur. Bu da suda yaşayan bitki ve hayvanların ölüm oranlarını artırmaktadır. Bu tür sular daha koyu renge ve pis kokuya sahiptirler. Hatta bazı göller veya derelerde aşırı kirlenme sonucu canlı yaşamı sona ermiş ve içerisinde atıklardan meydana gelen adacıklar oluşmuştur. Çiftçiler tarafından daha verimli ürün elde edebilmek için kullanılan gübreler, yağmur gibi etkenlerle yeraltı ve yerüstü sularına karışmaktadır. Yüksek oranda nitrat (NO-3) ve fosfat (PO4-3) içeren gübreler suya karıştığında suda yosunların daha fazla üremesini sağlar bu da yosunların diğer canlılardan daha fazla oksijen kullanmasına sebep olur ve diğer canlıları tehdit eder. Bu tür sular da pis kokulu ve kötü tatlı olurlar.

Benzer olarak deterjanlar ve tarım ilaçları da su kaynaklarını önemli ölçüde kirletiyor ve canlı hayatını tehdit ediyor. Radyoaktif atıklar da gün geçtikçe tehlike oluşturmaktadır. Bu atıklar belirli şartlarda saklanmaktadır. Fakat, bazı durumlarda kaza ile veya bilinçsiz bir uygulama ile tabiata ve yer altı sularına karışmaktadır. Radyoaktif atıklar tarafından yayılan radyasyon ise canlılarda kanser ve mutasyonlara sebep olmaktadır.

Fabrikalar genellikle dere veya göl kenarlarına kurulurlar, çünkü soğutma ve diğer işlemler için suya ihtiyaç vardır. Soğutma amaçlı kullanılan dere veya göl suyu kimyasal olarak kirlenmeden tekrar göle veya dereye döner. Fakat, bu su biraz ısınmış olur. Meselâ, yaz aylarında fabrikaya yakın suların sıcaklığı 25°C civarındadır. Sudaki sıcaklık artışının iki kötü sonucu vardır. Birincisi, ısınan su içerisinde, çözülen oksijen miktarı azalır. İkinci sonuç ise, sıcaklık artışı ile sudaki maddelerin çürüme ve bozunma hızları artar. Bunun sonucu olarak çürüme de sudaki oksijeni tükettiği için, sudaki oksijen miktarı daha fazla azalır. Suda çözünen oksijen miktarının azalması su altı hayatını tehdit eder.

Doğal dengeyi bozan ve su kaynaklarını kirleten etkenleri ortadan kaldırmak için son yıllarda yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Yerleşim yerlerinin atık suları arıtma istasyonlarından geçirildikten sonra tabii su kaynaklarına verilmekte, fabrikalara filtre ve arıtma tesisleri konmakta, tabiata zarar vermeyecek yeni ürünler elde edilmektedir. Bütün bunların yanında insanlar çevreyi koruma adına bilinçlendirilmektedir. Çünkü, insanlar artık şunun farkına varmıştır. Dünya bir tanedir ve onu koruyacak yine insanlardır.
 
Hidrojen enerjisi

Hava kirliliğinin artması, ozon tabakasındaki incelmenin daha tehlikeli boyutlara ulaşması, sera etkisi ile dünyamızdaki ekolojik dengenin iyice bozulması gibi, hayatımızı tehdit eder hale gelen problemler, yeterince önemsendiğinde kaçınılmaz olarak temiz enerji denilen enerji türlerine yönelme olabilir ancak.

Hidrojen enerjisi fikrinin dünyadaki öncüleri arasında yer alan Miami Üniversitesi Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü Direktörü ve Dünya Hidrojen Enerjisi Konseyi Başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu anlatıyor:

Miami Üniversitesi`nde görevli bir grup profesörle birlikte 1974 yılında fosil yakıtların tükenmesi ve fosil yakıtların dünyaya verdiği zararları önlemek için hidrojen enerjisi kullanılması fikrini ortaya attıklarını belirten Prof. Dr. Veziroğlu, ``O zaman pek inanılmadı. Bize (Hidrojen romantikleri) dediler``. 1974 yılından bugüne hidrojen enerjisi sisteminin temellerinin atıldığını ve birçok otobüs, otomobil şirketinin hidrojen üzerinde çalışmaya başladığını anlatan Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, şöyle konuştu:

``En son petrol şirketleri de 1998`de hidrojen konvoyuna katıldılar. Bütün otomobil, otobüs şirketleri hidrojenle işleyen otomobil ve otobüs yaptılar. Bazıları 2003 YILINDA California`da piyasaya çıktı. Airbus uçak şirketi hidrojenle işleyecek uçak üzerinde çalışıyor ve 2015`de uçmaya başlayacak. Hidrojenle işleyen elektrik santralları yapıldı, piyasaya sürüldü.``

Büyük şehirlerde hava ve çevre kirliliğinin önüne geçmek istiyorlardı. Bütün yakıtları denedik alkol, etilalkol, metilalkol, amonyak ve hidrojen. Gördük ki hidrojen, en temiz ve en randımanlı yakıt. Petrol, doğalgaz, amonyak ve alkollerden çok daha temiz ve daha randımanlı bir yakıt`` dedi.

Prof. Dr. Veziroğlu, ``Yaptığımız araştırmalara göre, özel bir teşvik, özendirici tedbirler olmasa bile 2075`e kadar petrolden hidrojen enerjisine geçmiş olacağız. Özendirici tedbirler alındığı taktirde ise, 20-30 yıl içinde hidrojen enerjisine geçebiliriz. Türkiye`nin de bu kervana katılacağına inanıyorum. Çağ hidrojen çağı olacak, gerisinde kalmayalım`` diye konuştu.

``Dünya, 21. yüzyıl içinde hidrojen enerjisine dönmüş olacak. Bu konuda geri kalmamalıyız. Türkiye`ye özgü hidrojen enerjisi konuları üzerinde çalışmalıyız. Örneğin Karadeniz`in 60 metreden daha derinindeki sularında bol hidrojen sülfür vardır. Bundan ucuz hidrojen elde edilebilir. Hammaddesi karasularımız içinde olan hidrojen sülfürden, hidrojen üretimi yöntemleri üzerinde çalışmalar yapmalıyız. Otomobil ve otobüs üreten firmalar hidrojenle çalışan otomobil ve otobüs üretimi hazırlıklarına başlamalıdır.``


SONUÇ:
Hidrojen kolayca ve güvenli olarak her yere taşınabilen, taşınması sırasında az enerji kaybı olan, sanayide, evlerde ve taşıtlarda kullanılabilen bir yakıttır. Bu kullanımlarda hidrojen başlıca sıkıştırılmış gaz, karyojenik sıvı, metal hidrit ve karbon adsorpsiyon gibi tekniklerle depolanabilmektedir. Hidrojen enerjisi alanında çeşitli ülkelerin işbirliği sonucu hidrojenin üretim, dağıtım ve kullanım teknikleri üzerinde yoğunlaşılmış ve uluslararası programlar başlatılmıştır. Güvenlik sıralamasında propan ve metanın arasında olan hidrojenin güvenlik karakteri diğer yakıtlardan oldukça farklıdır. Ayrıca hidrojen diğer yakıtlara göre pahalıdır ancak hidrojen çağına adım atılmakla maliyetin hızla düşeceği beklenmektedir. Hidrojen kullanımı sonucunda sadece su oluştuğundan hidrojen (özellikle solar hidrojen) kullanımı ile çevresel ve iklimsel kalite iyileşecektir. Ancak bu iyileşmelerin olabilmesi için hidrojen kullanımına bir an önce geçilmesi gerekmektedir. Geçiş ne kadar erken olursa uzun dönemde ekonomi ve çevre açısından o kadar yararlı olacaktır.
 
Uygarlığımız CO2 Üretimi Üzerine Kurulu

Dünyamızın sorunlarının büyüklerinden, Küresel ısınma. Daha önceki çevre konumuzda Co2 üretiminin küresel ısınmayı artırdığını, ne yapıp edip atmosfere salınan Co2 miktarının azaltılması gerektiğinden söz etmiştik.

1900 yılındaki petrol kullanımı günde birkaç bin varildi. 1997’de bu rakam 72 milyon varile ulaşti. Yıllık metal kullanımı 20 milyon tondan 1,2 milyar tona çıktı. 1950 ile 1996 arasındaki 46 yılda kağıt kullanımı tam altı kat artarak 281 milyon tona yükseldi. 1900 yılında adı bile bilinmeyen plastik üretimi 1995 yılında 131 milyon tonu buldu. 1900 yılında dünyadaki otomobil sayısı birkaç bindi. 1998 yılında dünya yollarında 501 milyon otomobil egzoslarını atmosfere boşaltıyor. Bu hızla gidilirse 2100 yılında 5 milyardan daha fazla otomobil dünyayı cehenneme çevirecek. İşte bu bildik sebeplerle co2 oranını artırıyoruz. Peki azaltmak için neler yapabiliriz.

-Telefon şebekesi olmayan yerlere cep telefonu şebekesi kurulmalidir. Böylece, Milyonlarca km. Kablo ve milyonlarca (ağaç veya çelik) direkten tasarruf sağlanır.

- Bilgisayar devreye sokularak her türlü posta işlemlerinde kagittan kurtulmalidir. Elektronik posta, mektup, faks ve hatta kisa telefon notlarinin yerini alir. Milyonlarca agaç kurtulur. Binlerce posta dagitim araci yollara çikmaz.

- Otomobil sanayii yerine doğrudan toplu taşıma araçları üretimi özendirilmelidir. Bir otobüs sekiz otomobilin taşıdığı insanı taşır. Karayolu yerine, Yer altı ve yer üstü demir yolları, deniz ve hava ulaşımı geliştirilmeli, özendirilmelidir.

- Sanayileşmiş ülkeler atiklarla beslenen fabrikalara agirlik vermelidir. Hammadde işleyen fabrikalar azalmalidir. Atik metal kullanimi enerjide yüzde 60 tasarruf saglamaktadir. Geri dönüşüm yöntemleri akla gelebilecek her alanda kullanılabilir ve geri dönüşümü yapılabilen cam, plastik, kağıt, metal atıklardan yeniden üretim sağlanabilir durumdadır.

- Otomobil satışlarından alınacak vergiler toplu taşım araçlarıyla demiryollarının yapımı için harcanmalıdır.

- Otomobillerin elektrikle ya da en azından melez (benzin+eletrik) motorlarla çalışır biçimde üretildiği fabrikalar devlet eliyle desteklenmeli.

- Toprak erozyonunu önleyecek düzenlemelere derhal başlanmalidir. Erozyonla mücadele etmeyen çiftçilerin para yardımı kesilmelidir.

- Tarım arazilerini tarım dışı amaçlar için kullananlar için çok ağır cezalar verilmelidir.

- Kırmızı etten beyaz ete geçiş hızlanmalıdır. Bir kg. yem bir tavuğun ağırlığını bir kg. artırırken, büyükbaş hayvanların bir kg alabilmesi için 3,2 kg. yem gerekmektedir.

- Enerji üretiminde fosil yakıtlar terkedilerek rüzgar, güneş ve su gibi sürdürülebilir enerji çeşitlerine geçilmelidir.

Dünyanın hızla bu önlemleri aldığı düşünülürse, hep beraber sürükleneceğimiz sorunlara çözüm bulmakta, bulunan çözümleri acilen uygulamaya başlamakta geç kalmamalıyız.
 
Yenilenebilir enerji kaynakları


Dünyamızı koruyabilmenin çarelerinden biri demiştik ki yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Yararlanmaktır. Dünya bu konuda hayli yol aldı, ülkemizde ise protestolu açılışlar devam ediyor.

Enerji ihtiyacımızı güneş ve güneş enerjisine dayalı yenilenebilir kaynaklardan karşılamağa çalışmalıyız. Güneş enerjisinden doğrudan yararlanma güneşin yaydığı ışıma şeklindeki elektrik, ısı ve kimyasal enerjiye çevrilerek gerçekleştirilir. yapılır. Halen güneş enerjisinden elektrik üretimi amaçlı en çok çalışılan alan.

Güneş ışığının ısıtma etkisine dayalı yararlanma ise en basit şekliyle özel düzenekle ısıtılan suların kullanımı, konut ve sera ısıtması, merceklerle odaklanan ışınlarla suların yüksek sıcaklığa ısıtılarak buharla bir tür termik santral gibi elektrik üretiminde kullanılması şeklindedir. İsrail tüm sıcak su ihtiyacının % 65'ini, Güney Kıbrıs % 90'ını K. Avustralya % 40'ını güneş ısıtması ile karşılıyor.

Diğer yenilenebilir enerji kaynaklarından olan rüzgar gücünden elektrik üretiminde yararlanma son yıllarda çok gelişme göstermiştir. Deniz akıntısından, med-cezir olayından, deniz dalga enerjisinden elektrik üretimi yapılabilecek teknolojiler dünyada kullanılmaktadır.

Son yıllarda en hızlı gelişen yenilenebilir enerji rüzgar enerjisidir. Danimarka elektriğin %10'nu rüzgar santrallerinden karşılıyor. Rüzgar enerjisinden faydalanmada en başarılı ülke Almanya'dır. Ülkesindeki nükleer santralleri kapatma kararı almış ve yatırımlarını rüzgar enerjisine yönlendirmiştir.

Jeotermal enerjiden daha çok yararlanarak klasik enerji kaynaklarına ihtiyaç azaltılabilir. Halen birçok ülkede başta konut ve sera ısıtması olmak üzere elektrik üretimi de jeotermal enerji ile gerçekleştiriliyor.

Bir de son yıllarda adını ülkemizde de duymaya başladığımız Hidrojen enerjisi var ki içinde bulunduğumuz yüzyılda yeni, tükenmez, çevereye zararı olmayan bu enerji türünün dünyada yaygın bir şekilde kullanılacağı düşünülüyor. Dünya çapında hidrojen enerjisinin yaygınlaşması için çalışmalar sürüyor, çeşitli firmalarca hidrojen enerjisiyle çalışabilecek telefonlar, otobüsler, otomobiller üretiliyor.

Enerji kullanımında tasarruf ve yenilenebilir enerjiden yararlanma ile dünya petrol tüketimi 1979 yılındaki en yüksek düzeyinden azalmağa başlamış, kömür tüketimi de 1989 yılındaki en yüksek düzeyinin altına inmektedir. Petrol ihraç eden ülkeler son toplantılarında artık bu isimden rahatsız olduklarını, dünyanın başta güneş enerjisi olmak üzere diğer kaynaklara yönelmesini istemişlerdir.

Dünyanın klasik enerji kaynaklarının 2050 yılına kadar tükeneceği, bu enerji türlerinin yaygın kullanılması sonucu meydana gelen çevre sorunlarının zararının neredeyse geri dönüşü imkansız hale geleceği tahmin ediliyor. En az zararlı yakıt olarak bildiğimiz doğalgaz kullanımını dahi bütün yurtta yagınlaştıramadık belki ama, duyarlı tercihlerimiz, ısrarlı taleplerimizle yeni enerji türlerine daha çabuk geçiş yapabiliriz.

 
X