Atatürk'ün Köpekleri

seaBahAR

Nosce Te İpsum
Pro Üye
13 Nisan 2007
15.555
36.069
Alp / Alber / Foks


‘‘...Mustafa Kemal'in 1. Dünya Savaşı yıllarında doğu cephesinde savaşırken ‘‘Alp’’ adında bir köpeğinin olduğu ve bu köpeğin onun yatak odasının kapısında beklediği ve Atatürk'ün izni olmadan hiç kimseyi içeri bırakmadığı anlatılır...’’


‘‘...Ulusal kurtuluş savaşımız sırasında ele geçirilen Yunan komutanlarından birisinin köpeği olan ‘‘Alber’’ adında bir köpeği daha vardır. Beyaz-sarı renklerde bir av köpeği olan Alber'i çok seven Atatürk, onun ölümünden derin üzüntü duymuştur...’’


‘‘...Ancak Mustafa Kemal'in yaşamında en önemli hayvan, hiç şüphesiz ‘‘Foks’’ adındaki köpeğidir. Seyyar fotoğrafçılık yapan Hasan Efendi adındaki birisinden 50 lira gibi abartılı ve yüksek fiyata satın aldığı Foks, aslında bir sokak köpeğidir. Foks, Atatürk'ün en sevdiği hayvan olarak Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde her zaman el üzerinde tutulmuş, ona her zaman büyük özen gösterilmiştir.Atatürk nerede, o orada. Atatürk'ün yatak odasında, karyolasının ayak ucunda kendisi için özel olarak diktirilen bir minderde yaşarmış. En önemli görüşmelerinde bile hep onun yanında olurmuş.Atatürk'ün Foks'a düşkünlüğünü bilen bazı kimseler, sofrada çok zaman onun bahsini açarlar, sadakatinden, büyüklüğünden dem vurup neslini üreterek memlekete yaymayı teklif ederlerdi. Dalkavukluğuyla dikkati çekenler, Foks'un asil kandan geldiğini söyleyecek kadar ileri gidip 'Köpek değil, adeta insan. İnsandan da akıllı' derlerdi..."


‘‘....Atatürk, Foks'un ne yiyip ne içtiğinden, ne zaman çiftleşeceğine kadar hemen her şeyiyle yakından ilgilenirdi. Ama gün gelir, Foks'la yolları ayrılır. Köşke ikinci bir köpek gelmesini kıskanan Foks, bir gün kendisini kaldırmak isteyen Atatürk'ün elini ısırır.Ancak (yaşamı boyunca hayvanların öldürülmesine karşı çıkan, başıboş kedi ve köpeklerin Hayvanseverler Derneği aracılığıyla sahip edinmelerini sağlayan) Gazi, Foks'un davranışına hiç sinirlenmemiş, eli pansuman edilirken şöyle demiştir:

- Fenalık yapmak için ısırmadı...’’


‘‘...Ama yakınları "Sahibini ısıran köpekten hayır gelmez" diyerek, ilaçla sonsuza dek uyutulması için Atatürk'e ısrar ederler. İzin verdi mi vermedi mi bilinmez ama Foks o günlerde öldürülür.
Foks'un ölümü Atatürk'ü adeta yıkar. Günlerce yüzü gülmez olur. Artık Foks'un konusu her açıldığında, gözleri acıyla dolar...’’


‘‘...Bu arada Atatürk Orman Çiftliği'nin veterinerleri, Foks'un ölüsünü gömmezler. Herhalde Atatürk'ün köpeği olduğu için, derisini yüzüp içini doldurarak bir vitrine yerleştirirler. Amaçları Atatürk'e bir sürpriz yapmaktır...’’


‘‘...Bir gün Atatürk'ün yolu çiftliğe düşer. İçeri girip Foks'un doldurulmuş bedeni ve donuk gözleriyle karşılaşınca donakalır. Gazi, gördüğü manzara karşısında çok ıstırap çekmiştir. Bir ara öfkelenir gibi olur, ama veterinerlerin şaşkın bakışları arasında çiftliği terk eder...Foks'un doldurulmuş cansız bedeni, ertesi gün hemen kaldırılır. Uzun yıllar Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'nda muhafaza edilen Foks, Anıtkabir'de Genel Kurmay Başkanlığı tarafından düzenlenen ve 26 Ağustos 2002'de Cumhurbaşkanı Sezer tarafından açılan Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi'nde sergilenir. Hâlâ orada...’’

403bih0.jpg

atacankayadael8.jpg

atafoksgemisj7.jpg

atamumyalp9.jpg




Kaynaklar :
Dr. Altan Armutak / Performans
Bekir Coşkun / Hürriyet
 
Atatürk’ün uşağı Cemal Granda’nın anlatımıyla Foks

“..Atatürk’ün Foks adında bir köpeği daha vardı.

Yalova’da banyolarda seyyar fotoğrafçılık yapan Hasan Efendi’den 50 liraya satın almıştı. O zaman 50 lira oldukça önemli bir paraydı.

Atatürk, bir sabah gezintisinde, seyyar fotoğrafçının sehpasının ayakları arasında yatan köpeği görünce sordu :

- Bu köpek senin mi ?

Fotoğrafçı birden ne yapacağını şaşırdı. Sonra toparlanarak,

- Evet paşam, diye karşılık verdi.

- Çok güzel bir şey.

- Çok beğendiyseniz size hediye edeyim paşam.

Köpek o zaman yavruydu. Asil filan değil, bayağı sokak köpeğiydi. Ama tüyleri çok güzeldi.

Atatürk bir daha hayvana dikkatle bakarak, yanındakilere,

- Bu adamı memnun ediniz, dedi.

Böylece, fotoğrafçının köpeği Foks, Atatürk’ün köpeği oldu.

Foks aşağı, Foks yukarı derken, hayvan büyüdü. Adının nereden geldiğini hatırlamıyorum.

Foks, uzun süre köşkte kaldı. Bir Cumhurbaşkanı köpeği olarak hayatta kendi cinslerinin hiç birine nasip olmayan mutlu bir yaşam sürdü.

Foks, Atatürk’ün yatak odasında yatardı. Karyolasının ayak ucunda onun için diktirilmiş özel bir minder bulunurdu.

Atatürk sabaha karşı yatağına girene dek Foks da uyumaz, onu bekler, ancak sahibi yatınca, o da yatardı.

Bir gün ,Atatürk’ün elini sarılı gördük.

“ Foks ısırdı” dediler.

Olay, gece olmuş.

Sonra, köpeği uzaklaştırdılar, çiftliğe götürdüler.

Yakınlarından birkaç kişi,

- Sahibini ısıran köpekten hayır gelmez, diye öldürülmesi için Atatürk’e ısrar ettiler.

Atatürk izin verdi mi, vermedi mi bilmiyorum, ama Foks o günlerde öldürüldü.

Baytarlar (Veterinerler), Atatürk’e yaranmak için özenle köpeğin derisini yüzmüşler.

İçini samanla doldurup göz yerlerine cam takmışlar. Bir camekan içine oturtmuşlar. Tabii bunların hiç birinden Atatürk’ün haberi yok.

Bir gün, bir gezinti sırasında çiftliğe de uğradığı zaman, camekanda Foks’u görünce duraklar. İçi acıyla burkulur. Üzgün bir halde,

- Sevdiğim bir mahluku böyle görmek istemem, kaldırın onu, der.

Atatürk’ün elini ısıran köpekten ( sevdiğim bir mahluk) diye söz etmesi oradakileri şaşırtır. Bunu yüzlerinden okuyan Atatürk, şunları söyler :

- Her ısırana kızılmaz. Foks can acıtmak, fenalık yapmak için ısırmamıştır.

Ertesi gün, Foks’un doldurulmuş derisi, camekandan kaldırılmış ve bahçenin bir köşesine gömülmüştü.”


Kaynak : (Ahmet Akyol, Atatürk’ün Kenti Yalova, Yalova, 2003, Sayfa 263-264)
 
Foks’la ilgili bir anı


Atanın çok sevdiği köpeği Foks bir köylünün eşeğinin üzerine doğru havlar ve ürkütür... Bunun üzerine köylü elindeki sopayı Atanın köpeğine savurmuştur. Bu esnada Atatürkün yakın hizmetlisi de köylüye çıkışmıştır. Hizmetli köpeğin Gazi'nin olduğunu söyleyerek ve nasıl olur da onu hırpalamaya kalkışabileceği üzerine köylüye çıkışır. ! Fakat, dik başlı köylü:

"-O Gazi'nin köpeğiyse bu da benim eşeğim. Gazi bir köpek daha bulur ama, ben bir eşek daha alamam." diyecektir. Arkadan gelen Gazi, bu tartışmayı duyar ve sorar:

"-Ne oluyor orada?"

Hizmetlisi Cemal Efendi, onun kızacağını sanarak olayı anlatınca Gazi hoşgörüyle cevaplar :

"-Köylü doğru söylemiş. Gerçekten de öyle. Bir daha nerden eşek bulacak?"



Kaynak : www.haytap.org
 
..ve hakkında tartışmalar çıkan Trikopis

Gazeteci İpek Çalışlar, uzun ve ciddi bir araştırma sürecinin ardından Mustafa Kemal Atatürk ’ün eşi Latife Hanım ’ın hayatını anlatan bir kitap yazdı.

Bugüne kadar bizlere anlatılan Latife Hanım ile İpek Çalışlar’ın araştırmasından sonra ortaya çıkan Latife Hanım arasındaki fark o kadar büyük ki insan kitabı okurken sanki bir macera romanı okuyormuş duygusuna kapılıyor.

"Latife Hanım"ı okurken daha önce duymadığım birçok ayrıntı hakkında da bilgi sahibi oldum.

Bunlardan bir tanesi beni gerçekten şaşırttı.

Latife Hanım Çankaya Köşkü’ne ilk ayak bastığında Atatürk’ün köpeği ile karşılaşır ve köpeğin adını sorar. Salih Bozok, köpeğin adını söyleyince de elleriyle ağzını kapatıp kıs kıs gülmeye başlar.

Köpek adını Yunan işgal ordularının başkomutanından almıştır: Trikopis!

O tarihte Trikopis, Atatürk’ün "düşmanı" idi. Bir insanın, köpeğine düşmanının adını koymuş olmasını yadırgadım.

Çünkü köpek seven herkes bilir ki, insanlar köpeklerine sevmedikleri birisinin ismini vermezler. Tam tersine köpeklerine derin bir sevgi ile bağlandıkları için ona en çok sevdiklerinin isimlerini bile verdikleri olur. Mesela Hıncal Uluç ’un köpeğinin adı "Cimbom"du.

Bundan nasıl bir sonuç çıkarmalıyız bilmiyorum. Atatürk, aslında köpekleri sevmezdi de mecburiyetten mi bir köpek besliyordu, yoksa Trikopis, düşman bile olsa aslında saygı duyduğu birisi miydi?
Kaynak : Mehmet Yılmaz / Hürriyet


İddiaya dair düşünebilmemiz için bilmemiz gerekenler :

Öncelikle, gelen tepkiler üzerine sn. Mehmet Yılmaz’ın bir gün sonra yayımladığı yazısına göz atmak gerekiyor:

"DÜN bu köşede Atatürk'ün köpeğinin adının Trikopis olmasını yadırgadığımı yazmıştım.

Bu bilgiyi İpek Çalışlar'ın, herkesin okumasını önerdiğim Latife Hanım isimli kitabından aktarmıştım.

Çalışlar, bu bilgiyi İsmet Bozdağ'ın "Atatürk ve Latife Hanım" isimli eseri ve Atatürk'ün emir eri Ali Metin'in anılarına dayanarak veriyordu.

Dün Ege Üniversitesi'nden Dr. Eren Akçiçek'ten bir e-posta aldım.

Akçiçek, "Mustafa Kemal Olmak" isimli kitabında yer alan bir makaleyi de göndermiş.

Makale, "Atatürk'ün köpeği Foks" başlığını taşıyor.

Akçiçek, köpeğe Trikopis adının Mustafa Kemal'in çevresindeki bazı kişilerce takıldığını, Atatürk'ün ise buna sinirlendiğini ve bir daha söylememelerini tembih ettiğini yazıyor.

Zaten İpek Çalışlar da kitabında Latife Hanım'a bu ismi Salih Bozok'un söylediğini, ismin uluorta kullanılmadığını belirtiyordu.

Bu konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgiyi Dr. Eren Akçiçek'in yukarıda sözünü ettiğim kitabında bulabilirsiniz."

1- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina’daki Türk büyükelçiliğine giderek,
Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu biliyor muydunuz?

2- Mustafa Kemal Atatürk ve Trikopis;

Büyük Taarruz esnasında Gazi’nin yanında bulunan arkadaşları, Yunan Kuvvetleri Komutanı General Trikopis’in Başkomutan Çadırı’na nasıl getirildiğini şöyle anlattılar:

Trikopis, diğer esir kolordu ve tümen komutanları ile birlikte Gazi’nin huzuruna çıkarıldıkları zaman, hepsi çok heyecanlı ve bitkin halde imişler. Gazi, bunları oturtmuş, kendilerini teselli için bu gibi yenilgilerin tarihte örnekleri olduğunu, sevk ve idareyi eksiksiz yapmış iseler vicdanen rahat olabileceklerini söylediği zaman, Trikopis:
-Askeri görevimi tamamen yaptığıma eminim. Fakat asıl görevimi maalesef yapamadım, diye intihar edemediğini anlatmak isterken, Gazi:
-O size ait bir düşüncedir, diye sözünü kesmiş ve harita üzerinde:
-Şurada bir tümeniniz vardı. Niçin onu şuraya almadınız. Filan yerdeki kuvvetlerinizi falan yere sürseydiniz daha iyi olmaz mıydı? Gibi bazı eleştiriler yapmış, Trikopis:
-Ben öyle hareket etmek için emir verdim. Fakat (yanındaki Kolordu Komutanı’nı göstererek) bu yapamadı, demiş.
Bu görüşmeler olurken esir komutan yavaşça yanında bulunan subaylarımızdan birine:
-Bizim ile konuşan bu general kimdir? diye sormuş, subay:
-Başkomutan Mustafa Kemal, deyince adam hayrete düşmüş:
-Şimdi anladım biz niçin mağlup olduk! Bizim Başkomutan İzmir’de vapurda oturuyordu, diyerek derdini dökmüştür.

3- Yerden Kaldırttığı Bayrak !

Atatürk İzmir’in kurtuluşunda halkın coşkun gösterileri arasında kalacağı evin önüne gelince, kapının önüne serilmiş bayrağı görünce durdu: Bu, ipekten kocaman bir Yunan bayrağı idi. Üzerine basılarak geçilecek bir yol halısı gibi serilmişti:
Kapıdaki kalabalık halk yalvarıyordu:
- Buyurunuz, geçiniz. Bizim öcümüzü alınız! Yunan Kralı, bu evden içeri, bizim bayrağımıza basarak girmişti. Siz lütfedin. Bu karşılıkla o lekeyi silin! Burası sizin şehrinizdir. Bu ev sizin evinizdir. Bu hak sizindir.
Atatürk, o yerde serili bayrağın önünde, bulunduğu noktada kaldı. Çevresindekilere tatlılıkla baktı.
-O, geçmişse hata etmiş. Bir ulusun bağımsızlık simgesi olan bayrak çiğnenmez. Ben onun yanlışını tekrar edemem.
Bayrağı yerden kaldırttı, bembeyaz mermerlere basarak içeri girdi.

4- Gectiğimiz dönemde merhum Latife hn. la ilgili yazılmış bir kitapta yer almakta olan Atatürk'ün köpeği Foks hakkında Salih Bozok ve Latife hn. arasında geçen sohbetle ilgili küçük bir detay her ne kadar fazla üzerinde durulmayan bir yazı içeriği de olsa , kimileri bu konuyla ilgili detayı inceleme kten öte sonradan farklı yorumlamıştır...

Ancak bu yorumlara karşı diğer bir görüş Salih Bozok'un , Latife hn'a o günlerdeki siyasi tansiyon gereği küçük bir espiri yaptığı üzerinedir ki, bu çok daha gerçekçi bir ifadedir...

-derleme-
 
çok güzel bir paylaşım olmuş püsküütcüm ama beni donduran bölüm ilk mesajda Foks' un öldükten sonra veterinerler tarafından doldurulduğu kısım oldu... ince düşündüklerini sanan fakat nekadar büyük düşüncesizlik yaptıklarını farkında olmayan şahsiyetler diye düşündüm...hangi insan sevdiği bir varlığın öyle cansızca karşısında durmasına tahammül edebilirki..bir canlı doğar yaşar ve ölür...ölen beden toprak olur..nihatetinde ikinci mesajda sevgili Atatürk' ünde haklı olarak aynı şekilde tepki verdiğini gördüm... üzücü...
 
"Yaranmayı istemek" güdüsü insanları çoğu zaman baştan çıkartıyor Silvişim.. Başkaları için neyin doğru olduğuna pek çabuk karar veriyor insan doğası..
Ben de okuduğumda çok şaşırmıştım..
 
ilk fotoğraftaki Atatürk resmindeki köpekleri ermeniler ölü köpek gibi fotoşoplayıp biraz daha ölü köpek eklemişti.hayvan düşmanı falan demek için ama daha sonra fotoşop yaptıkları ortaya çıktı.
 
Çok güzel bir paylaşım..Ben yıllar önce Foxu görmüştüm Anıtkabirde...Uzun uzun incelemiştim.Demek hikayesi böyleymiş...a.s.
 
X