2.Abdülhamid e atılan iftira

yessillim

Nirvana
Kayıtlı Üye
16 Haziran 2007
822
203
38
Sultan Abdulhamid’e Neden Kızıl Sultan denmektedir? Bu Çirkin Lakabı Abdulhamid için Kullanan Kimdir?

Bilindiği gibi, 1878 tarihli Berlin Antlaşmasının 61. maddesine göre Vilâyât-ı Site denilen Erzurum, Diyarbakır, Harput(Elazığ), Van ve Bitlis’te bulunan Ermeniler lehine Osmanlı devleti bazı ıslahatlar yapmak zorundaydı. Büyük devletler de bunu takip edeceklerdi. Maalesef Osmanlının her yerinde olduğu gibi, buralarda da Ermeniler tahrik ediliyordu. Tahrik edilen Ermeniler Müslümanları katliama tâbi tutmaya başladılar.1886’da İsviçre’de, Anadolu’da binlerce Müslümanın kanına giren Ermeni Hınçak Cemiyeti kuruldu. Rusya ve İngiltere’de bir Müslüman memur bile yapılmazken, Ermeniler Osmanlı Ülkesinde bakan bile olabiliyorlardı. Buna rağmen, hak ve hürriyet diyerek terör estirmeye başladılar. Yüzlerce Müslüman köyünü basarak çoluk çocuğun kanını döker oldular.
İşte bu terör ve dehşet üzerine, II.Abdülhamid, merkeze Erzincan’da bulunan IV. Ordu komutanı Müşir Zeki Paşa’yı, Ermeni terörünü durdurmak üzere görevlendirdi. Teröristlere aman vermeyen Paşa’nın bu hareketi, Avrupa basınının Abdülmahid aleyhine kampanya başlatmalarına sebep oldu. Fransız akademisi üyesi tarihçi Kont Albert Vandal, ilk defa Abdülmahid hakkında “Le Sultan Rouge” lakabını kullandı ve maalesef, ittihatçılar bu tabiri “Kızıl Sultan” diye tercüme ederek, Ermenilerle birlikte Sultan Abdülhamid’i kötülemeye başladılar. İttihatçıların Ermeni katili diye Sultan Abdülhamid’i itham etmeleri ve onu Kızıl Sultan diye karalamaları, maalesef, Cumhuriyet devrinin ders kitaplarına kadar yansıdı.
Burada iki hususun bilinmesi gerekmektedir: Birincisi, Abdulhamid’i Ermeni katilive Kızlı Sultan diye karalayan ittihatçılar, daha sonra 1915’teki Ermeni tehciri sebebiyle aynı sıfatlarla karalanmışlar ve ilahi adalet yerine gelmiştir. Zaten iktidara geldikten sonra, Ermeni komitelerine serbestlik vermeleri, Doğudaki olayların da başlıca sebebidir. İkincisi, Sultan Abdulhamid, saltanatı boyunca, bazı tarihçilerin iddialarının aksine, Çırağan baskını gibi fiili olan durumlar hariç, muhaliflerine asla idam cezası vermemiştir. 31 Mart Olayında, 1. Orduya Rumeli’den gelenleri durdurmak üzere, kardeş kanı akar korkusuyla talimat dahi vermemiştir.

 
evet kızıl sultan iftirası böyle başlamış,yahudilerin vaadedilmiş toprak olarak gördükleri filistini satın alma teklfilerinin reddiyle sürmüştür
 
Şey edebali hazretleri osman beye şöyle diyor;sizin takvada ve zekada en üstününüz başınıza en son gelen kişidir.cümleyi tam söyleyemedim ama bunu anlatmaya çalışıyor.Yani bu padişah ya Abdülhamid han ya da vahidettin han.ikisi arasında kalıyorlar.
Kızıl sultan lakabını,Abdulhamit hazretlerinin yahudilere filistinden toprak satmadığı için ittihatçılar ve yahudiler tarafından atılan iftira.ama ittihatçılar ve filistinliler kendi elleriyle yahudilere toprak satıyor ve osmanlıya ihanet ediyor.Ermenileri zulüm yapan osmanlı değildir ittihatçılardır.bakın çok önemli bir tarih proföserü bu konuyu şöyle aktarıyor.

Ermeni açılımı: ımparatorluk mirasına sahip çıkmalı


Bugün ıttihatçıların kirli ve kanlı işlerini savunarak bu mevzuda resmî bir ideoloji inşa etmek yerine, imparatorluk mirasına sahip çıkmak daha doğru olacaktır. Böylece Türkiye için yurt dışında mühim bir lobi kazanılabilir.
Mitolojilerine göre Ermeniler, Hazret-i Nuh’un oğlu Yafes’in torunu Hayik’in soyundan geldikleri için, kendilerine Hayik derler. Aziz Gregoryus tarafından Hıristiyan yapıldıkları için de Gregoryen diye bilinirler. Toplu halde Hazret-i ısa’ya iman eden ilk halktır. Müslüman Türkler Anadolu’ya gelmeye başladığı sıralarda, Anadolu’nun doğusunda ufak Ermeni prenslikleri bulunuyordu. Ortodoks Bizanslılar, ayrı mezhebden Ermenilerin iktidarına son vermiş; Ermenistan Bizans ve ıran arasında paylaşılmıştı.

MıLLET-ı SÂDIKA
Bizanslılar, kendi mezheplerinden olmayan Ermenileri baskı altında tutardı. Bu sebeple Ermeniler, Türkleri destekledi. Fetihten sonra diğer yerli halklar gibi, bunlara da vatandaş statüsü tanındı. Her kasabada Ermeniler bir mahalle kurarak esnaf ve sanatkâr olarak hizmet gördü. Türkçe’yi en doğru konuşan ve Türk kültürüne en yakın topluluk idi. Kadınları örtünür; harem-selamlık tatbik ederdi. Bir Ermeni köyü, sadece kilisesinden anlaşılırdı.
Şarkta bunlardan boşalan köy ve kasabalara Türk ve Kürtler yerleşti. Pek azı XIX. asır başından itibaren Fransız propagandasıyla Katolik oldu. Böylece Fransa, hâmiliğini üstlenerek Bâbıâli’ye baskı kurabileceği bir azınlık kitlesi daha teşkil etti. Bu asrın sonlarında Amerikalıların propagandaları ve Tarsus, Harput, Merzifon gibi Ermenilerin yaşadığı şehirlerde açtıkları mektepler sayesinde çok az bir Ermeni, Protestan oldu. Osmanlı kayıtlarına göre 1914 senesinde Osmanlı ülkesindeki Ermeni nüfusu 67 bini Katolik olmak üzere 1.230.000 civarında idi. Nüfusun % 6.6’sı idi. (Bugün Türkiye’de sadece 50 bin Ermeni kalmıştır. Osmanlı meclisinde devamlı 14 Ermeni mebus bulunurdu. Asırlarca sessiz sedasız yaşayıp “millet-i sâdıka” diye anıldı. Yunan isyanından sonra Rumlar tarihî itibarlarını Ermeniler lehine kaybetti. Zamanla Ermeniler, ülke ticaretini ellerinde tutan ve bankerlik vesilesiyle ordu ve bürokratlara nüfuz edebilen Yahudilerle rekabete başlayarak onları geçti. Hatta Patrona Halil ve Kabakçı Mustafa ihtilâllerinin, Ermenilerin bu üstünlüğünü bertaraf etmek için planlandığı söylenir.
SORULMAYAN SORU
Son asırda Ruslar, kendilerine yakın gördükleri ve Anadolu’daki emellerine yardım edeceğini düşündükleri Gregoryen Ermenileri himaye siyasetine başladılar. Doğu Anadolu’da Ermeni hâkimiyeti kurulursa, burası üzerinden Kilikya yoluyla Akdeniz’e açılacağını hesaplıyordu. Bu sebeple 93 Harbi mağlubiyeti üzerine imzalanan Berlin Anlaşması burada bir Ermeni yurdu kurulmasına imkân veriyordu. Halbuki Ermeniler hiçbir mıntıkada ekseriyet değildi. Sultan Hamid, ıngilizlere yaslanıp bunu savsakladı. Bu sefer Rusya, Ermeniler arasında ihtilâl tahrikinde bulundu. Rusya’dan gelen talimli komitacılar, Anadolu’nun muhtelif yerlerinde patırtılar çıkardı. O zaman hükûmeti elinde tutan ıttihatçılar, bunlarla baş edemeyince, hıncı isyanla alâkası olmayanlardan çıkardı. Halbuki Osmanlıların anayasası mesâbesindeki Kur’an-ı kerim, “Kimse kimsenin suçunun cezasını çekmez” der. ıttihatçılar, kendi siyasî zaaflarını, hep cinayetlerle örtbas etmeye kalkışmıştır. Siyasetlerine muhalif olan devlet adamı, asker ve gazetecileri öldürttükleri ya da sürgüne göndererek hayatlarını kararttıkları gibi; Türk, Ermeni ve Arap asıllı Osmanlı vatandaşlarına da çok kara günler yaşatmışlardır. Asırlarca sessiz sedasız yaşayan millet-i sâdıkanın, niye kıyama kalktığını kimse düşünmemiş; o zamanki idarecilerin basiretsizlikleri görmezden gelinmiştir.
SıYONıSTLER KAZANDI
Cihan Harbinin patlak vermesi üzerine, iktidardaki ıttihat ve Terakki Fırkası, Rus cephesine yakın yerlerde yaşayan Ermenilerin, düşmana yardım edebilecekleri gerekçesiyle Suriye‘ye tehcirine [göçürülmesine] karar verdi. Kadın, erkek, çoluk, çocuk, genç, ihtiyar, hasta, sağlam, yüz binlerce Ermeni, Rus cephesine yakın olsun, uzak olsun, köy ve şehirlerinden yaya zorla güneye sevk edildi. Tehciri önceden işitip gücü yetenler, Rusya’ya kaçabildi. ıttihatçılara yakın olanlar da muaf tutuldu. Bazı Ermenilerin Kelime-i şahadet getirip Müslüman olma teşebbüsleri kendilerini kurtaramadı. Menkul malları kapanın elinde kaldı. Küçük çocukları ellerinden alınıp yetimhanelere veya Müslüman ailelerin yanına verildi. Müslüman olarak büyütülen bu çocukların sayısı, Osmanlı kayıtlarına göre 10 bin, Ermeni iddialarına göre 50 bindir. Göçürülenlerin ancak yarısı yerine varabildi. Mühim bir kısmı yolda soğuk, açlık ve hastalıktan; bir kısmı da çete baskınlarında öldü. Ermenilerin zenginliğini öteden beri kıskanan bazıları, talih yıldızı sönmüş kafilelere saldırdı. ıttihatçılar, Ermenilere eziyet edildiğini, çetelerin, mahallî idarecilerin emrinde hareket ettiklerini itiraf etti. Suriye’ye varabilenlerin bir kısmı Fransa, Amerika ve Rusya’ya göçtü.
Ermenilerin sürülmesi, aslında öteden beri ıngilizlerin safında yer almış bulunan Yahudi lobisinin zaferi olarak görüldü. ıki asırlık rekabet neticesinde Ermenilerden boşalan meydan bunlara kaldı. Sultan Hamid’e tahttan indirildiğini tebliğ eden meşhur Yahudi mebus Emmanuel Karaso, Sadrazam Talat Bey’in sırdaşı ve bankeriydi. Hatta Talat Bey (Paşa) yurt dışına kaçarken, servetini buna emanet etmişti. ıttihatçı hareketteki Siyonist tesiri malumdur. Hemen hepsi sanat sahibi olan Ermenilerin sürülmesiyle memleket ekonomisi zaafa uğradı. Ermenilerden kalan 40 küsur bin gayrımenkul de hazineye alınarak, ıttihatçı ricâli tarafından iç edildi.
KAPANAN ADLı DOSYA
Tehcirin intikamı gecikmedi. 1916 yılında Rus işgal kuvvetleriyle Anadolu’ya giren Kafkasya Ermenileri, sürülen yakınlarının intikamını almak için 1918’den sonra katliâma başladılar. Doğu Anadolu’da, güçlerinin yettiği Müslümanları, kadın, erkek, çocuk, yaşlı demeden katlettiler. Şu anda yer yer ortaya çıkan toplu mezarlar hep bu zamandan kalmadır.
Harb kaybedilince, ıttihatçı hükûmet çöktü. ıleri gelenleri yurt dışına kaçtı. Kaçarken aleyhlerindeki vesikaları da imha etmeyi unutmadılar. Talat, Enver, Cemal ve Said Halim Paşalar ile Bahaddin Şakir, Ermeni komitacılarınca vuruldu. 1919 yılında ıstanbul’da kurulan divan-ı harb, geride kalanları Ermeni mezâliminden dolayı muhakeme edip çeşitli cezalara çarptırdı. Dolayısıyla bu hâdisenin adlî dosyası kapandı.
Bugün ıttihatçıların kirli ve kanlı işlerini savunarak bu mevzuda resmî bir ideoloji inşa etmek yerine, imparatorluk mirasına sahip çıkmak; amme efkârına “Cihan Harbi esnasında Türk, Kürt, Ermeni, Rum ve Arap aslından Osmanlı vatandaşlarının yaşadığı sıkıntı ve çektiği acılar için üzgünüz. Ancak bunlardan biz mesul sayılamayız. Bunlar halkın iradesiyle değil, darbeyle iktidara gelen ıttihat ve Terakki Fırkası ile onun akıl hocası Almanya’nın başının altından çıkmıştır. Neticede koca bir imparatorluk batmış; bu işten esas zararlı çıkan da Türkler olmuştur” demek yerinde olacaktır. Böylece hem üniversal değerlere sahip çıkarak dünyayla entegrasyon gerçekleşebilir; hem de Türkiye için yurt dışında mühim bir lobi kazanılabilir. Bugünkü Ermenistan, eski Türk toprakları üzerinde kurulmuş bir devlettir. Erivan (Revan), vaktiyle ahâlisinin kâmilen Türk olduğu eski bir vatan parçası idi. Tarihte insanlar, ülkeler ve halklar değiştiği gibi, düşmanlıklar da dostluğa dönüşebilir. Milletlerarası münasebetler menfaat üzerine kuruludur. Ermenistan, Türkiye’nin hinterlantında bir ülkedir.
Ekrem Buğra EKıNCı
 
Ermeni Muhacirler
ermenimuhacirler.jpg
 
cok guzel bir yazi, ben de bir abdulhamid hayraniyim, ve onun buyuk mazlumlardan olduguna inaniyorum. ne yazikki yillarca okullarda bize onu hep kotu sultan olarak tanittilar, su anda bile hala bir cok insan onun gercek kisiligini bilmiyor, ve arastirip okuma ihtiyaci bile hissetmeden okullarda ogretilen kaliplasmis bilgilerele onu hala daha elsetirebiliyorlar. ne diyeyeyim cahilik kadar kotu bir sey yok.
 
evet gercektende cok güzelbir yaziydi.Gercektende tarihimizde tekrar gözden gecirilip ortaya tüm gercegiyle acilmasi gereken bir cok konudan birisi.Umarimzamanla tabularimizi yikarak bir cok gercegi ve haksizliga ugrayan bir cok büyüygümüzün layik oldugu yeri acikliga kavusturabiliriz.
 
Abdülhamid in değeri de yeni yeni alaşılıyor
ne olduysa Onu anlayamayanların hataları yüzünden oldu
 
X